ŞANSINIZI DEĞERLENDİRMELİSİNİZ

Şu güzelim dünyada çer çöp suretinde, börtü böcek suretinde, bitki ya da hayvan suretinde bulunabilirdik. İşlenmeye, biçimlendirilmeye elverişli bir balçık yığını, bir kaya parçası, bir kereste ya da herhangi bir metal suretinde olabilirdik. İyi ki bunlardan hiç biri değiliz, çünkü canlı ya da cansız, bunlardan hiç biri kendi kaderini tayin, kendini geliştirme, kendini şöyle veya böyle inşa etme gibi planlar yapma ve bu planları olanaklar ölçüsünde uygulamaya koyma bilincine de, yeteneğine de olanaklarına da sahip değillerdir. Bundan dolayı acınası varlıklardır.

Yazık ki insanların çoğu da kendi yaşamlarını, kendi geleceklerini planlama, düzenleme ve bu planlarını uygulamaya koyma olanağından da, bilincinden de, iradesinden de yoksundur. Neden böyle? Çünkü kişi, bütün bunlardan haberdar olamayacağı bir zeka özrüyle dünyaya gelmiş olabilir, ya da zeka özrü olmasa da çocukların daha doğdukları günden itibaren kulluk, kölelik, cariyelik eğitimine tabi tutulmaya başlandığı ve bu eğitimin töre, gelenek, görenek gibi kılıklara büründürülerek yaşam boyu sürdürüldüğü, üstelik bu eğitimin siyasal iktidarlarca desteklendiği ortamlarda dünyaya gelmiş olabilir. Böylesi olumsuz şartlarda ve ortamlarda doğup büyüyen, kulluk kölelik kültürünün demir pençesinde yaşamak zorunda kalan insanların kendi şanslarını değerlendirerek kendilerini çağdaş, özgür, aydın insanlar olarak geliştirmeleri, biçimlendirmeleri elbet beklenemez. Onlar herhangi bir konuda kendi iradelerini oluşturamazlar, özel yaşamlarında bile karar ve irade sahibi değillerdir. Efendi belledikleri ne uygun görürse onlar için doğru olan odur.

İnsanların bir kısmı, görünüşte çağdaş bilimden, kültürden ve ekonomik olanaklardan tam anlamıyla yararlanabilecekleri ortamlarda doğmuş ve büyümüş olsalar bile, ne yazık ki onlar da iradelerini özgürce kullanma gücünden yoksundurlar. Böylelerinin iradeleri, kendilerine belli bir makam vermiş, bir çıkar sağlamış, büyüklü küçüklü avantalar ya da bir çuval kömür, bir torba bakliyat falan ikram etmiş olan güç sahiplerinin iradesine tabidirler. Efendileri onların beyinlerinden değil, sağ işaret parmaklarından yararlanır. Böyleleri, efendilerinin emri üzerine dün ak dedikleri herhangi bir şeye bu gün yine efendilerinin emri üzerine kara demekte herhangi bir sakınca görmezler, hatta buna sadakat gibi soylu yakıştırmalarda bile bulunurlar. Böyleleri, yok hükmünde olduklarını derinden derine hisseden, bunun için de fırsat buldukça kendilerini dev aynalarının önüne atan, yağdanlıklarının kucaklarında dolaşan, iflah olmaz kişilik sorunlarına sahip kimselerdir. Böyleleri de ötekiler gibi acınasıdırlar. İçlerinden birkaçı mahalleden utanıp, “Biz biatçı değiliz, biz vicdanımızın sesine kulak veririz!” gibi hamamın namusunu kurtarma pozlarını takınmaya kalksalar bile, yumurta kapıya dayanır dayanmaz pırr uçuverirler. Arayın ki yerlerinde bulasınız

Biliyorum, sizler, yukarıda resmetmeye çalışılan kullardan, kölelerden, cariyelerden de, onların muhteremlikleri kendilerinden menkul mirasyedi ya da atanmış efendilerinden de değilsiniz. Sizler, ekmeğini alın teriyle, onuruyla kazanan namuslu insanlarsınız. Kötüyü, kötülüğü bile bile desteklemezsiniz. Ancak kolayca gaza geldiğiniz, kandırıldığınız, herhangi bir konuda oy kullanmanız istendiğinde başkalarının peşine takılıverdiğiniz de bilinen bir gerçek. Kötünün, kötülüğün, zalimin bile bile desteklenmesi ne kadar kötü, ne kadar küçültücü ise, birilerinin hatırı için kötüye, zalime, çıkarcıya, soyguncuya oy vererek destek sağlamak da o kadar zararlı, o kadar acınasıdır.

Bundan dolayı, diyorum ki, Dünyaya insan suretinde gelmek büyük bir şans olduğuna, yani başka varlıkların aksine, kendinizi olgunlaştırma, kişiliğinizi geliştirme imkanına sahip olduğunuza göre insan olma şansınızı değerlendirin. Zulme karşı, işkenceye karşı, sömürüye karşı, bireylerin ve toplumun kandırılmasına… karşı çıkın. Böyle yaparsanız adam olma kendinizi şekillendirme şansınızı değerlendirmiş olursunuz.

Bir Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir