STAR TV’NİN SOKAK RÖPORTAJLARININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Sayın Uğur DÜNDAR’ın geçen hafta yayınlanan haber programlarında birkaç sokak röportajı yer aldı. Röportajı yapan genç muhabir, sokakta yürüyenlere “Wikileax nedir ?”, “Mehmet HABERAL kimdir?” gibi toplumsal yaşamımızı doğrudan ve derinden ilgilendiren sorularını yöneltiyor ya da birtakım fotoğraflar gösterip bu kişileri tanıyıp tanımadıklarını soruyordu.

Sorulara muhatap olanlardan yalnızca bir ya da ikisi dürüstçe “Bilmiyorum.” diyebildi. “Biliyorum.” diyenlerden ise yalnızca ikisi sorulara ilişkin bir şeyler duymuş, ancak okudukları tek gazete ya da izledikleri tek televizyon kanalınca çarpıtılmış bilgilerle gerçeğin tam tersini doğru bilgi olarak kabullenmişti. “Biliyorum.” Diyen ötekiler ise “Wikileax”ın deterjan, diş macunu, sakız, kestane gibi birtakım şeylerin adı ya da markası olduğunu söylüyorlardı.

Kendisine fotoğraf gösterilenler, Fotoğrafı gösterilen bir bakanın bir dizi oyuncusu olabileceğini tahmin ediyorlardı. Fotoğrafları gösterilen dizi oyuncularını ise tanımayan çıkmadı. Kimin hangi dizilerde hangi rolde oynadığını, gerçek adlarını ve özel yaşamlarına ilişkin bilgileri bülbüller gibi şakıdılar…

Acı ama gerçek! Çok büyük çoğunluğumuz henüz insanın ve insanlığın çocukluk çağında! Kendi daracık dünyamızın dışına çıkabilmek, içinde bulduğumuz sıkıntıları aşmak için gerekli çabayı göstermek yerine bizi kurtaracak kahramanların bir yerlerden çıkıp gelmesini beklemeye ya da talih kuşunun tepemize tünemesini ummaya, düzmece öykülerle bizi uyutmayı amaçlayan dizi filmlerin kahramanlarıyla özdeşleşmeye yöneliyoruz. Onlarla adeta bütünleşiyoruz. Onların başarısı başarımız, mutluluğu mutluluğumuz, şöhreti şöhretimiz… Maçlarda hep seyirci olduğumuz için aynı mutluluğu başkalarının attığı gollerde yaşıyoruz. Kısacası onlar bizim kahramanlarımız, her şeyimiz! Peki, biz o dizi oyuncularının, o golcülerin nesiyiz, hiç düşündük mü? Düşünüyor muyuz?

Bilmediğimiz konularda biliyormuşuz gibi konuşmaya koyulmamız da ayrı bir zavallılık. Laf oyunlarıyla durumu kurtarmaya çalışsak bile elin oğlu yutmaz. Nezaketen yutmuş görünse bile gerçekte yutmaz. Bilmiyorsak, en iyisi dürüstçe “Bilmiyorum.” demek ve elbet öğrenmeye çalışmaktır!

Özetlemek gerekirse, büyük çoğunluğumuz henüz insanlığın masal çağındayız. Kendimizi bizi uyutmak, sürüleştirmek, daha doğrusu sürüden ayrılmamızı, bilinçli insan olmamızı önlemek amacıyla ekranlara sürülen düzmece dizi filmlerin kahramanlarıyla özdeşleştiriyor, onların aşklarıyla tatmin oluyor, onların vahşetleriyle vahşileşiyoruz. Bizi çarpıtılmış haberlerle, ilim diye yutturdukları hurafelerle kuklaları haline getiriyorlar.

Bu gidişimiz iyi gidiş değil. Geliniz tutsağı haline geldiğimiz televizyon kanallarının, televizyon dizilerinin üzerimizdeki etkilerini gözden geçirelim, satın aldığımız ya da her nedense kapımıza parasız bırakılan gazetelerin bizden ne beklediğini, bize ulaştırmak istedikleri haber ve fikirlerin neye, kime hizmet ettiğini ciddi ciddi sorgulayalım. Bırakalım tartışmasız inanmak ya da reddetmek için okumayı, lütfen bir de anlamak için okuyalım. Başkalarının papağanlığını reddedelim. Fikirlerimiz gerçekten bizim gerçek bilgilere dayanarak ürettiğimiz fikirler olsun. Kısacası artık gerçekten kendimiz olalım.

Bir Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir