Kimi insanların buldukları her fırsatta, her yerde, sohbet ya da tartışma konusu ne olursa olsun, yerli yersiz söze girerek “Ben, ben, ben…” diye diye kendilerini gündemin baş konusu haline getirdiklerine pek çok kez tanık olmuş, uzun süre sabırla dinledikten sonra sıkılmış, kurtuluşu toplantıyı usulca terk etmekte bulmuşsunuzdur. Kendilerini gündemin ilk ve tek maddesi yapmaya çalışanlar
“Gökte bir öküz varmış, adı Pervin Bir öküz de altındaymış yerin Sen asıl iki öküz arasında Tepişmesine bak eşeklerin” Günümüzden bin yıl kadar önce yaşamış Ömer Hayyam. Matematikçi, gökbilimci ve bilge… Gökyüzü kadar yeryüzünü, insan davranışlarını da gözlemiş. İnsanların bencilliklerini, ikiyüzlülüklerini, saçmalıklarını, ahlaksızlıklarını, bilgisizlikten kaynaklanan boş inançlarını, bu inançlardan kaynaklanan kavgalarını, yobazlıklarını alaya alan dörtlükler
Şafak vakti. Dolunay batı ufkuna yaklaşmış. Ay ışığı açık pencerenizden yatak odanıza dolmuş. Uyanıyorsunuz. Aynı yastığa baş koyduğunuz insan yanınızda huzur içinde uyumaya devam ediyor. Evi için, ailesi için gün boyu çalışıp yorulan bu güzel insan sizin eşiniz, sevdiğiniz. Derin bir sevgi ve saygıyla, uyandırmaya kıyamadan, hafifçe saçlarını okşuyorsunuz. Biliyorsunuz ki o, kendisini yuvasına adamış.
Biz mi? Elbet biz! Şerefliyiz! Hem de nasıl! Hatta çok şerefliyiz, hatta eşref-i mahlukatız. Yani ki varlıkların en şereflisiyiz! Aşağısı da kurtarmaz. Yoksa kurtarır mı? Kurtarmaz, kurtarmaz… Eşref-i mahlukatız, ötesi yok! Neden mi? Şundan: Her şeyin en iyisini biz biliriz. Biz hiç yanılmayız. Biz doktor değiliz ama doktordan daha bilgiliyiz tıp alanında. Hukuk eğitimi almadıksa
Ne çok şeyden korkarız çoğumuz; yılandan, çıyandan, böcekten, örümcekten, yırtıcılardan, trafik kazasından, iş kazasından, psikopat saldırısından, sapık saldırısından, işsiz kalmaktan, soyulmaktan, varlığımızı yitirmekten, yakınlarımızı yitirmekten, iftiraya uğramaktan… Ve daha kim bilir nelerden korkarız. Bu korkularımızı yaşamamak için gücümüz yettiğince önlemler almaya çalışırız. Bunun için yasalara, toplumun koyduğu kurallara elimizden geldiğince uymaya özen gösteririz. Ne var
“Devleri yakından gördüm, hepsi de cüceydi!” diyor şair Gülten AKIN bir şiirinde. Bu dize, bir nedenle gözümüzde çok büyüttüğümüz ya da etkisi altında kaldığımız propagandalarla yerlere göklere sığdıramadığımız kişileri yakından tanıma fırsatı bulduğumuzda hiç de hayal ettiğimiz gibi, bize anlatıldıkları, yutturuldukları gibi olmadıklarını görerek uğradığımız düş kırıklıklarının şiirsel anlatımıdır. Toplumsal kültürümüz bizi her durumda çaresiz,
“Görmeyiniz, duymayınız, söylemeyiniz…” Ya da “Görmedim, duymadım, söylemedim…” sözleriyle ve biri gözlerini, ikincisi kulaklarını, üçüncüsü de ağzını kapatan üç maymun görüntüsüyle önerilen bir davranış biçimi var: Toplumları çürüten, bireylerin toplumsal değerlerini sıfırlayan, cinayetlere, hırsızlıklara, güçlülerin güçsüzleri gönüllerince istismar etmelerine göz yummamızı öneren bir davranış biçimi. Bir çeşit toplumsal kanser! Kendimize çokça yakıştırdığımız bu üç maymun
“Bir kişi size eşek derse, duymazdan gelin. İki kişi size eşek derse, aldırmayın. Üç kişi size eşek derse, neden diye bir düşünün. Dört kişi size eşek derse, kendinizi iyice gözden geçirin. Beş kişi size eşek derse, hiç durmayın, kendinize bir semer alın… “ Yukarıdaki sözü kim söylemiş, bilmiyorum; ama galiba doğruluk payı oldukça yüksek bir
“Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” diye bir söz var dilimizde, nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen, büyük zararlara, hatta felaketlere yol açabileceği düşünülen işlere girildiğinde söylenen… Tek tek kişiler için de, şirketler için de, bütün bir ulus için de geçerli olabilir bu. Ulusumuz bu günlerde böyle bir durumda: Önümüzde 12 haziran var. 12 haziranda genel seçimler yapılacak. Genel
Haksızlık etmek zulümdür. Çaresizlere, tutsaklara, tutuklulara haksızlık etmek daha da büyük zulümdür. Henüz yargılanıp mahkum edilmemiş kimseleri keyif için tecrit odalarına kapatıp ardından bu odaları lağım suyuyla doldurmak ise daha, daha, daha da büyük bir zulümdür. Bu zulmü uygulayanlar emir kuludur. Ne de olsa insan soyundan geldikler için yaptıklarının ne denli aşağılık bir iş olduğunu